Freitag, 18. Januar 2013

Babalar...

Babalik ne zaman basliyor?
Bana göre babalik, annelikten daha gec basliyor... Annelik; daha ilk anlarda yüreginizi kipir kipir eden bir ruh haliyle sizi sarip sarmalarken, babalik ise daha bir ehli-keyf halinde gelisiyor...Öyleki baba olmak icin, öncelikle bebek dogmali, göz temasi kurmali, kucakta tasinmali, dokunmali, dillenip hece hece ba-ba demeli, elinden tutup yürütmeli, meli, mali kiplerinin dolup tastigi peyderpey bir ögrenme durumu...

Ne zaman bebeklik halinden cikiyor ve cocukluk hali basliyor, baba iste o zaman keyifli bir arkadas oluyor...Anne ise daha despot daha keyifsiz  ve daha uzak...Fizyolojik ihtiyaclarda ise annelik tartismasiz basrol oyuncu, evin herseyini organize eden tek elemani :(
*
Babalik cocuga göre:

  • 3-15 yas arasinda: baba arkadas, anneyle arada tampon bölge ve en süper güc...
  • 16-30 yas arasinda: babalik hayata dahil edilmeyen, despot, anlayissiz, yer yer korkulan güc...
  • 30-45 yas arasinda: baba arkadas, anneyle iliskiyi toparlayan, vede naif bir güc...
  • 45 yas sonrasi: baba torunlariyla cocuk gibi oynayan, cocuklariyla uzak oldugu her anin acisini cikarmaya calisan kayip güc...


Babalik bizim toplumda otoriter olmak, kral kesilmek ve sözünü tutturmaktir...Cocuklariyla cocuk olmayi beceremeyen babalik modeli hakimdir bizde...
Evladini uzaktan sevmektir babalik...
Babalik; kacirdigin, yasamadigin bir dolu andadir...Kisi cocuguna duygularini, babaligini, sevgisini iletemiyorsa, topluma dair yikici degerler sarip sarmaliyorsa kendini iste orada  baba sevgisi aramak bosunadir...

Neyse ki artik yukardaki baba modelleri pek revacta degil, babalik baska bir duygu halinde yasanmakta...
Evet; anne kadar cabuk gelismesede simdilerde babalik hali; yüksek duvarlari olmayan, yalin, yanyana, uzaksiz...
Sonuc olarak iyi bir baba-cocuk iliskisi demek, özgüveni yüksek, sosyal iliskilerde basarili, mutlu ve saglikli birey demek...


Babasi Arjin'le hep güzel bir bag kurdu...Dogumda yani basimdaydi, göbek bagini kesti; (inanilmaz ama yapti :/ ) kolik sancisindan bunaldigim anlarda hep kurtariciydi, Arjin'le oyunlar oynayan, konusan, meyveleri en cok O yedirendi, öyleki Arjin 10 aylikken 5 gün tek basina cocuk bakip, benim istanbulda kafami dinlememe firsat yaratandi...
Son birkac aydir sabahlari odamiza gelen Arjin benim yanima sokulmak yerine  babaya sokulan, onu koklayan, onu kiskanan, "anni gitsin, baba sen kal" diyen bir cocuk oldu...
Evet biz anneler, bebek hayatimiza girmese bile bir sekilde annelik hayalleriyle bile anneligi yasatmaktayiz. Annelik yasam boyu var olan ve ögreten birsey...
Oysa babalik böyle degil babalik hep bir ögrenme hali...

Donnerstag, 17. Januar 2013

Ama ben uyumak istemiyorum !!!

Uyku bizde ne zaman problem oldu?
Yaklasik 2 yasindan sonra, uyku bizim icin artik bir problemdi... Ama önce kisa bir özet gecmek istiyorum bilmeyenler icin: 3 yasina 3 ay kalmis bir kizim var. Gece uykulari son 10 aydir zaman zaman sekteye ugramis. Emzikle iliskisi hala devam eden, sürekli koklayarak gezdigi beyaz bezi ise en sevdigi uyku arkadasidir...


                  1.5 yasinda Arjin, beyaz bezi ve burnuna sokulmus hali...

Arjin ilk 3.5 aylik kolik dönemi bittiginde,  kendi kendine, geceleri beslenmeden, kesintisiz uyuyan bir bebekti. Ne zaman 2 yasina girdi ve bizde uyku problemi basladi. Baslarda ahh havalardan, yok 2 yas sendromu, yok yorulmadi, yok cok yorucu gün yasadi derken, öyle bir hal aldiki bu durum artik kizim haftada sadece 1-2 gün deliksiz uyuyordu. Öyle ki cocuk doktorumuz ve pedegogumuzla  uyku protokolü bile yaptik ve  "Uyku, yemek, oyun" not etmeye basladik.
O dönem notlarimiza baktigimda korkunc bir tablo var. Mesela kizim gece 2'de kalkmis ve sabah 6'da uyumus ve 2 saat sonra yeniden uyanmis, düsünün bizi...Sonra bir Pedegog ile tanistik ve hayatimiz degisti. Öncelikle Arjin'i daha gec (aksam en gec 7'de uyurdu) yatirmamizi  önerdi. Örnegin: aksam 8-9 arasi, sonra her cocuk illada 10-12 saat yatacak diye kural yok dedi. Ve gece kalktiginda ise fizyolojik ihtiyaclari disinda asla iletisim kurmamak gerektigini söyledi. Baba icin iyi bir ikaz oldu...Ve cidden ise yaradi yaklasik 2 aydir kesintisiz 10 saat uyuyordu -(du)...
Ama son 1 haftadir Arjin aksamlari saat 10-11 arasi uyuyor. Dün rekora gitti ve öglen uyumadigi halde (sadece arabada 1 saat kestirdi) 23:40'da uyuyarak beni delirtmeyi basardi. Kendimi Arjine bagirirken buldum, pisman olmadim mi cook ama iste ebeveynlik böyle birsey galiba, yaptiklarinizdan ve yapmadiklarinizdan dolayi sürekli  pismanlik hali...Ben hala bagirirken yegenimin "Teyze pisman olacagin seyi yapma istersen" demesiyle kendime gelip, savunma yapip, sonra utanip, pisman olup, odama gidip ve hizla geri dönüp Arjin'i kucagima alip sarilmam bir oldu...
Arjin ise bana kaldigi yerden devam "Ama ben uyumak istemiyorum Anni" demez mi!!!
Kendime annelik konusunda karne versem; cocugunun uyku sorununa yaklasimi noktasinda sinifta kalirim. Cok sabirsizim istiyorum ki Arjin yat dedigim an, hemen yatsin... Olmuyor iste, olmayacakta bu halet-i ruhiye ile...
"Uyku benim istedigimde degil, Arjin istediginde olacak"... iste bu gercegi anladigim an, galiba ben daha sakin, daha olgun, daha anlayisli bir Anne olacagim...
Yoksa uzun bir süre Arjinden ama benim uykum yok ki' yi duyacagim...

Montag, 14. Januar 2013

"Almanya' da Annelik halleri 2"


"Özgürülügümü ve kendimi yok edecek canavari doguracak kadar  henüz delirmedim..."

Bu sözü ablamla ettigim sohbetlerde söylemisim, hatirlamiyorum... Hatirlamadigim bir dolu cümle söyledigimden eminim, eee ne demisler annelik tükürdügünü yalamaktir...
Bildigim tek sey ; kendini uzun bir müddet geriye atma bicimidir = ANNELiK...

Yasadigim sehir Almanyanin kuzey batisinda bulunan, kültürel anlamda bir dolu güzellikler ve olanaklar sunan adi üstünde "Kültür baskenti"dir... Cocuktan önce bana göre bu sehirde haftasonu demek, aksam konser-sinema, gece ise bar-disko...Sabaha karsi gelinen ev ise sadece uyumak ve kisisel ihtiyaclari karsilamak amacli kullanilan bir mekan...

Istanbul ise 2 ayda bir kültürel etkinlikleri kacirilmayan kardes sehirdi...Günlerin ve haftalarin hep bir etkinliklerle dolu oldugu bir yasam bicimiydi BEKARLIK... Ben demek sanatsal ve kültürel bir dolu olayi kacirmadan takip etmek demekti -di evet di'li gecmis zaman, su anda yasamin baska bir boyutundayim...
Pisman miyim, asla... Eski yasami özlüyor muyum, bazen, gece yasamini diyemem ama sehre gelen yada uzaklarda olan sanatsal etkinlikleri kacirmak cok üzüyor...

Bu üzüntü öyle bir hal aliyor ki bazen, benim gidemedigim bir etkinlikte bulunan arkadaslarimi imrenerek izlerken buluyorum özdeki Elif'i... Neyse ki ruh esim, kizimin babasi, evimin diregiiii ;)) (bu kadar betimleme ve pohpohlama yeterli sanirsam) Sabo bu anlamda halden anlayan bir kiside durumu kurtariyoruz...Bu öyle bir durum ki sehre yaklasik 3 ay önce gelen ve bitmesine  10 gün kalan sergiye nihayet dün tesrif ettim anlayin durumun vahimligini...
  erken saatlerde oolmasina ragmen müze giris kuyrugu...

Expresyonistlerin yer aldigi bir sergiydi bu ve beni en cok etkileyen dönemdir... van Gough, Gauguin, Munch, Matisse, Marc, Kandinsky, Schmidt, Kirchner, Heckel, Nolde kisacasi benim büyülendigim tüm ressamlar, eserleri ve dönemleri bir rüyaydi...


                                           renklerin etkisi...

Dün -1 derecede müze girisi bekleyen insanlara, üsümemek adina sponsor firma RWE tarafindan sicak sarap, kakao, kahve ve diger sicak icecek cesitlerinin sürekli ikram edilmeside büyük bir incelik diye düsünüyorum...Sergiyi gezip kendimi macaronlarla ödüllendirip avare avare sokaklarda gezdim...Evimin diregi aksam sinemaya gidelim mi diye sorunca o hizla Ablayi arayip, Arcino'yu teyzeye birakip, kendimizi sinema koltuklarinda bulduk :))

Kisaca ben dün annelik hallerinin en özgür en sanatsal en siradisi gününü yasadim!!! Mesela dün kizimi hic bezlemedim, hic yemek yedirmedim, uyumasiyla alakadar olmadim...Dün benim icin baskaydi, bambaskaydi...Esime, Ablama, Dost ve arkadaslarima duyurulur...

Özgürlügümü ve beni yeniden bir tek gün dahi olsa yasayan bana, yeni yepyeni günler yasatmaniz adina...